Bediüzzaman’a göre Risale-i Nur Külliyatı’nda bidat konusu ile ilgili ne gibi tarif ve ölçü verilmektedir?
Bediüzzaman’a göre Risale-i Nur Külliyatı’nda bidat konusu ile ilgili ne gibi tarif ve ölçü verilmektedir?
Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı’nda bidat konusuna büyük önem atfetmiş ve bu konuda İslam’ın safiyetini koruma açısından önemli ölçüler sunmuştur. Bidat, dinde olmayan bir şeyin sonradan eklenmesi ve dinin aslındanmış gibi sunulması anlamına gelir. Bediüzzaman, bidatları İslam’ın ruhuna zarar veren bir hastalık olarak görmüş ve bunlardan sakınılmasını öğütlemiştir. Risale-i Nur Külliyatı’nda bidatla ilgili şu temel ölçü ve tariflere yer verilir:
1. Bidatın Tanımı ve Tehlikesi
Bediüzzaman, bidatı dinin aslında bulunmayan yenilikler olarak tanımlar. Bidatlar, ibadet ve itikatta dinin temel kaynaklarına (Kur’an ve sünnet) uygun olmayan yeniliklerdir.
Bidatların dinin özüne zarar verdiğini, safiyetini bozduğunu ve toplumda dini yozlaşmaya yol açtığını ifade eder.
Bidatların özellikle İslam’ın ihya ve tecdid hareketlerine zarar verdiğini belirtir.
Örnek: “Bidalar, sünnet-i seniyyenin zıddı olan sapmalardır ve İslam’ın ruhani hayatını karartan perdeler gibidir.”
2. Sünnet-i Seniyyenin Önemi
Risale-i Nur’da sünnet-i seniyye, bidatlara karşı en güçlü kalkan olarak tarif edilir. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hayat tarzı, ahlakı ve uygulamaları, dinin değişmez temelini oluşturur.
Müslümanlar, ibadet ve muamelatlarını sünnete uygun şekilde sürdürdüklerinde bidatlardan korunurlar.
Alıntı: “Ehl-i bid’aya karşı en kuvvetli silah, sünnet-i seniyyeye ittibadır.”
3. Bidatın Türleri
Hakiki Bidat: Dinin temel esaslarına aykırı olan, açık şekilde yanlış ve batıl olan bidatlardır.
Adat-ı Hasene (Güzel Adetler): Dine aykırı olmayan, dünya işleriyle ilgili yeniliklerdir. Bu tür yeniliklerin dini boyutu olmadığından bidat kapsamına girmez. Örneğin, teknolojik yenilikler gibi.
Not: Bediüzzaman, dini hassasiyetle ibadette bidata yaklaşılmaması gerektiğini vurgularken, teknolojik ve dünyevi yeniliklerin makul olduğunu belirtir.
4. Bidat ve Tecdid Arasındaki Fark
Tecdid, İslam’ın özünü koruyarak, onu çağın şartlarına uygun bir şekilde yeniden ihya etmeyi ifade eder. Tecdid hareketleri, İslam’ın safiyetini korur ve mücedditler tarafından gerçekleştirilir.
Bidat ise dinin aslını değiştirme ve özüne zarar verme amacını taşır. Bu nedenle Bediüzzaman, bidatla tecdidi net bir şekilde ayırır.
Örnek: “Tecdid, İslam’ın aslına dönmeyi ifade ederken, bidat İslam’ın aslını bozan bir tehlikedir.”
5. Bidatlara Karşı Mücadele
Bidatlarla mücadele için yapılması gereken en önemli şey, İslam’ın asli kaynaklarına sarılmak, Kur’an ve sünneti merkeze almaktır.
Bediüzzaman, bidatlara karşı mücadelenin bir nevi iman hizmeti olduğunu ifade eder ve Risale-i Nur’un bu mücadelede önemli bir vazife gördüğünü belirtir.
Alıntı: “Risale-i Nur, asrın ihtiyaçlarına uygun şekilde sünnet-i seniyyeyi ihya ederek bidatların karşısında set çeker.”
6. Zararlı Bidatların Sonuçları
Bidatlar, ümmetin birlik ve beraberliğini zedeler.
Dini yozlaşmaya neden olur ve bidatların yaygınlaşması Allah’ın rızasını kaybetmeye yol açabilir.
Peygamber Efendimizin hadislerinde bidatların cehenneme götüren yollar olarak nitelendirildiği vurgulanır.
Sonuç
Bediüzzaman Said Nursi’ye göre bidatlardan uzak durmak, sünnet-i seniyyeye sımsıkı sarılmakla mümkündür. Risale-i Nur Külliyatı, bu konuda Müslümanlara rehberlik ederek, iman ve ibadette bidatlardan sakınma noktasında ölçüler sunar. Bediüzzaman, İslam’ın safiyetini bozan bu tür yanlışlara karşı iman hakikatlerinin tecdidi ve sünnetin ihyası ile mücadele edilmesi gere